Monday 18 July 2022

ŞAZELİ FLORYA İSTANBUL MENÜ FİYAT LİSTESİ

 ŞAZELİ FLORYA  İSTANBUL

Şezali florya kahvaltı menu fiyatları

ŞAZELİ FLORYA Menü, Fiyatlar ve Rezervasyon 2022
Mekan güzel ve servis olağanüstü. Yemek yemek iyidir. Faturayı aldığımda şok oldum. Fiyatlar çok pahalı.





ŞAZELİ KAHVALTI
Serpme Kahvaltı 205 TL

BAŞLANGIÇLAR
Başlangıç Tabağı 55 TL
Mozzarella Domates 80 TL
Füme Et Tabağı 70 TL
Pastırma Tabağı 85 TL
Çömlek Yoğurt 38 TL
Dana Carpaccio 140 TL

ARA SICAKLAR GARNİTÜRLER
Pastırmaya Sarılı Hellim 75 TL
Fırın Mantar 55 TL
Güveçte Pastırmalı Humus 65TL
Patates Tava 55 TL
Pestolu Sebze 55 TL
Soğan Çiçeği 95 TL

MEZELER
Meze Çeşitleri 45 TL

ZEYTİNYAĞLILAR
Zeytinyağlı Çeşitleri 50 TL

SALATALAR
Çoban Salata 55 TL
Tulum Peynirli Roka Salatası 75 TL
Keçi Peynirli Akdeniz Salatası 70 TL
Şazeli Salata 75 TL
Gavurdağı Salata 70 TL

KÖFTELER
Kasap Köfte (Kg.) 470 TL
Kaşarlı Köfte(Kg.) 485 TL
Adana Köfte(Kg.) 480 TL
Adana Kaşarlı Köfte(Kg.) 495 TL

KASAP IZGARA
Dana Ceviz(Kg.) 650 TL
Dana Antrikot(Kg.) 760 TL
Dana Lokum (Kg.) 795 TL
Dana Takoz(Kg.) 795 TL
Kuzu Lokum (Kg.) 740 TL
Kuzu Pirzola (Kg.) 740 TL
Kuzu Küşleme (Kg.) 730 TL
Kuzu Kafes (Kg.) 695 TL
Kuzu Böbrek (Kg.) 375 TL 

DANA DİNLENMİŞ ET(DRY AGED)
New York Steak (Kg.) 740 TL
T-Bone Steak (Kg.) 795 TL
Dallas Steak (Kg.) 795 TL
Club Steak (Kg.) 805 TL
Kobe Beef (Kg.) 795 TL
Dana Spagetti (Kg.) 730 TL

SUCUK
Şazeli Dana Sosis (Kg.) 430 TL
Şazeli Kangal Sucuk (Kg.) 40 TL

FIRINDA
Dana Kaburga (Asado) 810 Kg

SOSLU SPESİYALLER
Dana Şaşlık (Kg.) 700 TL
Dana Şehzade (Kg.) 700 TL
Hardallı Dana Bonfile (Kg.) 770 TL
Lokum Çöp Şiş (Kg.) 720 TL
Hardallı Dana Pirzola (Kg.) 720 TL
File Şato Biryan (Kg.) 805 TL
Kuzu Konfit (Kg.) 720 TL
Kuzu Sırt (Kg.) 720 TL

BURGERLER
Mini Burger (70 Gr.) 55 TL
Şazeli Burger (200 Gr.) 105 TL
Sucuk Burger (150 Gr.) 85 TL
Lokum Burger (120 Gr.) 110 TL

SICAK İÇECEKLER
Türk Kahvesi 22 TL
Espresso 25 TL
Cappucino 29 TL
Cafe Latte 28 TL
Americano 26 TL
Bitki Çayları 29 TL

TATLILAR
Fırın Sütlaç 40 TL
Tahinli Cevizli Kabak Tatlısı 55 TL
Tel Kadayıf 65 TL
Havuç Dilimi Antep Baklava 75 TL
Fıstıklı Dürüm 65 TL
Fıstıklı Kare Baklava 65 TL
Şöbiyet 65 TL
Midye Baklava 65 TL
Yeşil Sarma 65 TL
Çikolatalı Sufle 55 TL
Dondurma Cup 50 TL
İrmik Helvası 50 TL
Meyve Tabağı 90 TL
Ekstra Kaymak 20 TL
Ekstra Dondurma 20 TL

SOĞUK İÇECEKLER
Su 330 ml 15 TL
Soda 23 TL
Yayık Ayran 22 TL
Şalgam Suyu 22 TL
Kutu Meşrubatlar 22 TL
Limonata 30 TL
Taze Portakal Suyu 32 TL
Taze Nar Suyu 35 TL

Kişi Başı Ortalama Fiyat: 350 TL

Çalışma Saatleri: 08:00 - 23:30

Şazeli Cafe Restoran Florya Adres ve İletişim
Şenlikköy Mah. Halkalı Cad. Florya Turistik Tesis Yanı No.10 Florya Bakırköy İstanbul
Telefon Rezervasyon: 0212 547 01 01

NUSR-ET STEAKHOUSE ETİLER İSTANBUL MENÜ FİYATLARI

 NUSRET STEAKHOUSE ETİLER

MENÜ FİYATLARI, REZERVASYON BİLGİLERİ 2022




Deneyim için gidin! Yemek harika olsa da, servis ve süper yardımcı personel için oraya tekrar giderdim. Keçi peynirli salatayı, baklavayı mutlaka alın ve kendinize güzel bir şarap ısmarlayın. Sipariş ettiğiniz her şey için büyük bir gösteri beklemeyin, sadece menüdeki belirli öğelerle sınırlı gibi görünüyor. Gitmeden önce çevrimiçi bir masa ayırtmak daha iyidir.

BAŞLANGIÇLAR
Dana Carpaccio 385 TL
Dana Füme 250 TL
Füme Rib Eye 450 TL
Steak Tartar 490 TL
Karides Izgara 160 TL
Nusret Special Sushi 75 TL
Taco Burger 90 TL

SALATALAR
Roka Salatası 115 TL
Tulum Peynirli Salata 130 TL
Akdeniz Salatası 115 TL
Bahçe Salatası 115 TL
Çoban Salata 115 TL
Avokado Salata 145 TL

ETLER
Asado Dana Kaburga 2 Kişilik 990 TL
Dana Şaşlık 200 gr 520 TL
Dana Sırtı 2 Kişilik 990 TL
Nusret Spaghetti 200 gr 520 TL

STEAKLAR
Dallas Steak 500 gr 775 TL
Nusret Kobe 200 gr 845 TL
New York Steak 300 gr 680 TL
Tomahawk 600 gr 905 TL
Hardal Soslu Dallas Steak 500 gr 790 TL
Giant Tomahawk 1,1 kg 1500 TL 

DANA BONFİLELER
Dana Antrikot 200 gr 610 TL
Dana Lokum 200 gr 520 TL
Dana Bonfile 200 gr 520 TL
Fillet Mignon Bonfile 200 gr 
Nusret Special 

KUZULAR
Kuzu New York 200 gr 
Kuzu Kafes 1475 TL
Gold Kuzu Kafes 
Kuzu Küşleme 200 gr 505 TL
Kuzu Pirzola 250 gr 585 TL
Kuzu Helva 

BURGERLER
Nusret Burger 155 TL
Lokum Burger 190 TL

KÖFTELER
Nusret Köfte 200 gr 165 TL
Kalpli Peynirli Köfte 200 gr 180 TL

SUCUK
Nusret Mangal Sucuk 175 TL

GARNİTÜRLER
Patates Kroket 75 TL
Patates Püresi 55 TL
Mantar 70 TL
Yayla Ispanak 85 TL 
Patates Cipsi 55 TL
Patates Tava 30 TL
Soğan Çiçeği 85 TL
Kumpir Patates 55 TL
Trüf Patates 65 TL

TATLILAR
Şöbiyet 90 TL
Nusret Havuç Dilimi 90 TL
Kaymaklı Dondurma 75 TL 
Cheesecake 
Mocha Cake 
Markız Cake 
Dolce Special
Domecake 80 TL

Kişi Başı Ortalama Fiyat: 700 TL (Alkolsüz)


Çalışma Saatleri: 12:00 - 01:00
Paket Servis Yoktur.

Önerilen Lezzetler: Tulum Peynirli Salata, Kuzu Kafes, Nusret Kobe, Dana Antrikot, Kuzu Kafes, Lokum

Bu mekanda içkili/ alkollü menü mevcuttur.

Nusr-et Etiler Adres ve İletişim
Etiler Mah. Nispetiye Cad. No:87  Beşiktaş / İstanbul
Telefon Rezervasyon: 0212 358 30 22 

KULE SİNİ RESTAURANT KONYA İFTAR MENÜ LİSTESİ



 Sini Güveçli Menü -TL (Kişi Başı)

Dana Kavurmalı Menü - TL (Kişi Başı)
Söndürme Kebaplı Menü -TL (Kişi Başı)
Konya Fırın Kebaplı Menü - TL (Kişi Başı)
Fırında Tavuk Pirzola Menü - TL (Kişi Başı) 

Firma Tarafından Sunulan Ramazan Fırsatı;


Kule Sini Restaurant Adres ve İletişim
Musalla Bağları Mah. Kule Cad. Kule Plaza 41. ve 42. Kat Selçuklu / KONYA
Telefon Rezervasyon: 0332 237 58 53

Saturday 2 April 2022

Akdeniz Bölgesi Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Akdeniz Bölgesi Hakkında Genel Bilgiler

İsmini sınırındaki denizinden alan Akdeniz Bölgesi, Antalya ve Hatay gibi çok farklı kültürel zenginliklere sahip bir bölgedir. Bir ucunda turizmin Türkiye'deki başkenti olan Antalya, diğer köşesinde ise dünyaya mutfak kültürünü öğreten Adana ile ülkemize güzellikler saçan bir bölgedir. Bu bölgede gezme turu düzenlediğiniz takdirde gezilecek yerlerinin çok fazla olduğunu anlayacaksınız. Suyuna girdiğinizde çıkmak istemeyeceğiniz güzellikteki Akdeniz'i, yaz aylarının vazgeçilmez tatil durağıdır. Yemek yemeyi seven gurme adaylarına özel Hatay ve Adana gibi şehirlerinin mutfak kültürü ise ağzınızı şenlendirmek için bir ham yapılmayı bekliyor. Türkiye'deki yüz ölçümünün dörtte birlik kısmına yakınını Akdeniz bölgesi oluşturmaktadır. Daha çok tatil beldesi olarak görülen bölge, denize yakın olan yerlerde dahi zeytinyağlı yemekleri Ege bölgesi kadar çok kullanmamaktadır.


Yunan ırkının mitolojisinde sıkça Akdeniz geçmektedir. Yunanlılar için çok büyük bir önem arz eden Akdeniz'in ne denli bir tarihi olduğunu Antalya sınırları içerisinde gezerken mitolojik tapınakları ve antik kentleri gördüğünüzde tarihin kokusunu içinize çeke çeke anlıyorsunuz. Akdeniz Bölgesinde yaşayan insanlara "Akdeniz İnsanı" diye tabir edilmektedir. Halk arasında çok tabir edilmese'de Akdeniz'de yaşayan insanların aynı özelliklere sahip olduğuna'da aynı Karadeniz Bölgesinde olduğu gibi inanılır. Örneğin Akdeniz İnsanı diye tabir edilenler kebap konusunda usta kişiler, çapkınlık ve zeka açısından'da mutlu ve pozitif olarak bilinmektedirler. Akdeniz Bölgesi insanlık tarihi boyunca hiçbir zaman boş kalmamıştır. Milattan önceki çağlardan bu yana gelen antik kentler ve mitolojik eserler dört bir yanını çevreleyen bölgede en çok Yunanlılar ve Persler yaşamıştır. Lakin her ne kadar Akdeniz'in belli bir kısmı Türkiye sınırlarında sayılsa'da bir ucu uzanan Yunanistan'da adına ağıtlar ve mitolojiler yaktığı için asla savunmayı bırakmazlar. Kelime anlamı dünya genelinde Akdeniz değil "Mediterranian" olarak geçtiği için dünya genelinde Orta Dünya Denizi olarak bilinmektedir. Bilinen en eski tarihi ile II. Attalos Akdeniz bölgesinin ilk hakimidir. Yarım asır boyunca bu toprakların hakimi olarak yaşasa'da ölümünden sonra halkı topraklardan çekilmiştir. Ardından boş kalan bölge milattan önce 33 yılında Roma imparatorluğu himayesine katılmıştır. Roma imparatorluğu zamanında altın çağlarını yaşayan topluluk milattan sonraki yıllara kadar Akdeniz'in hakimi olarak devam etmiştir. Bu devamlılık her asır süre gelen teknolojinin gelişmesi ve insanlığın her gün bir adım daha ileri gitmesi ile kurulan antik kentler yıkılmış yerine yenileri yapılmıştır. Sürekli bir yenilenme içerisinde olan bölgede bu sebepten dolayı kalan antik kentler çok fazla uzun zaman öncesinden değildir. 2019 yılından 42.000 yıl öncesine kadar insanlık tarihi uzandığı kanıtlanmıştır. Roma imparatorluğunun milattan öncesinden sonrasına kadar uzun yıllar boyunca sürdüğü hükümden sonra Bizans imparatorluğu Akdeniz Bölgesi'ne girmiştir. 1207 yılına kadar Bizans yönetimi altındayken böİsmini sınırındaki denizinden alan Akdeniz Bölgesi, Antalya ve Hatay gibi çok farklı kültürel zenginliklere sahip bir bölgedir. Bir ucunda turizmin Türkiye'deki başkenti olan Antalya, diğer köşesinde ise dünyaya mutfak kültürünü öğreten Adana ile ülkemize güzellikler saçan bir bölgedir. Bu bölgede gezme turu düzenlediğiniz takdirde gezilecek yerlerinin çok fazla olduğunu anlayacaksınız. Suyuna girdiğinizde çıkmak istemeyeceğiniz güzellikteki Akdeniz'i, yaz aylarının vazgeçilmez tatil durağıdır. Yemek yemeyi seven gurme adaylarına özel Hatay ve Adana gibi şehirlerinin mutfak kültürü ise ağzınızı şenlendirmek için bir ham yapılmayı bekliyor. Türkiye'deki yüz ölçümünün dörtte birlik kısmına yakınını Akdeniz bölgesi oluşturmaktadır. Daha çok tatil beldesi olarak görülen bölge, denize yakın olan yerlerde dahi zeytinyağlı yemekleri Ege bölgesi kadar çok kullanmamaktadır.


Yunan ırkının mitolojisinde sıkça Akdeniz geçmektedir. Yunanlılar için çok büyük bir önem arz eden Akdeniz'in ne denli bir tarihi olduğunu Antalya sınırları içerisinde gezerken mitolojik tapınakları ve antik kentleri gördüğünüzde tarihin kokusunu içinize çeke çeke anlıyorsunuz. Akdeniz Bölgesinde yaşayan insanlara "Akdeniz İnsanı" diye tabir edilmektedir. Halk arasında çok tabir edilmese'de Akdeniz'de yaşayan insanların aynı özelliklere sahip olduğuna'da aynı Karadeniz Bölgesinde olduğu gibi inanılır. Örneğin Akdeniz İnsanı diye tabir edilenler kebap konusunda usta kişiler, çapkınlık ve zeka açısından'da mutlu ve pozitif olarak bilinmektedirler. Akdeniz Bölgesi insanlık tarihi boyunca hiçbir zaman boş kalmamıştır. Milattan önceki çağlardan bu yana gelen antik kentler ve mitolojik eserler dört bir yanını çevreleyen bölgede en çok Yunanlılar ve Persler yaşamıştır. Lakin her ne kadar Akdeniz'in belli bir kısmı Türkiye sınırlarında sayılsa'da bir ucu uzanan Yunanistan'da adına ağıtlar ve mitolojiler yaktığı için asla savunmayı bırakmazlar. Kelime anlamı dünya genelinde Akdeniz değil "Mediterranian" olarak geçtiği için dünya genelinde Orta Dünya Denizi olarak bilinmektedir. Bilinen en eski tarihi ile II. Attalos Akdeniz bölgesinin ilk hakimidir. Yarım asır boyunca bu toprakların hakimi olarak yaşasa'da ölümünden sonra halkı topraklardan çekilmiştir. Ardından boş kalan bölge milattan önce 33 yılında Roma imparatorluğu himayesine katılmıştır. Roma imparatorluğu zamanında altın çağlarını yaşayan topluluk milattan sonraki yıllara kadar Akdeniz'in hakimi olarak devam etmiştir. Bu devamlılık her asır süre gelen teknolojinin gelişmesi ve insanlığın her gün bir adım daha ileri gitmesi ile kurulan antik kentler yıkılmış yerine yenileri yapılmıştır. Sürekli bir yenilenme içerisinde olan bölgede bu sebepten dolayı kalan antik kentler çok fazla uzun zaman öncesinden değildir. 2019 yılından 42.000 yıl öncesine kadar insanlık tarihi uzandığı kanıtlanmıştır. Roma imparatorluğunun milattan öncesinden sonrasına kadar uzun yıllar boyunca sürdüğü hükümden sonra Bizans imparatorluğu Akdeniz Bölgesi'ne girmiştir. 1207 yılına kadar Bizans yönetimi altındayken bölge Selçuklu devleti tarafından kuşatılarak Türklere geçmiş ve bir daha'da Türklerden geri alınamamıştır. Bu uzun tarih serüveni etkilerini günümüzde'de insanlar üzerinde göstermektedir.


Geçmişten beri süre gelen Akdeniz Bölgesi insanının hala kültürel değişime uğradığını söyleyemeyiz. Akdeniz Bölgesindeki illerde yaz ayında ortalama sıcaklık 27 derecedir. En yüksek yıl boyu ortalama sıcaklığa sahip bölge Akdenizdir. Kış hariç her mevsim yaz mevsimine çok benzemektedir. Bölge aynı Karadeniz bölgesinde olduğu gibi Doğu Toroslar, Orta Toroslar ve Batı Toroslar şeklinde üçe ayrılmıştır. Doğu Toroslar kısmında Antalya, Orta Toroslar kısmı ise Muş dağlarından başlayıp Hakkari sınırlarında biter. Yoğun geçen iş stresinden sonra büyük şehirlerden yaz mevsiminde kısa süreli tatil yapmak için en iyi seçenekler arasındadır. Sıcağı seven bir iklime sahip olduğundan insanlar hafif giyinmeye alışkındır.lge Selçuklu devleti tarafından kuşatılarak Türklere geçmiş ve bir daha'da Türklerden geri alınamamıştır. Bu uzun tarih serüveni etkilerini günümüzde'de insanlar üzerinde göstermektedir.


Geçmişten beri süre gelen Akdeniz Bölgesi insanının hala kültürel değişime uğradığını söyleyemeyiz. Akdeniz Bölgesindeki illerde yaz ayında ortalama sıcaklık 27 derecedir. En yüksek yıl boyu ortalama sıcaklığa sahip bölge Akdenizdir. Kış hariç her mevsim yaz mevsimine çok benzemektedir. Bölge aynı Karadeniz bölgesinde olduğu gibi Doğu Toroslar, Orta Toroslar ve Batı Toroslar şeklinde üçe ayrılmıştır. Doğu Toroslar kısmında Antalya, Orta Toroslar kısmı ise Muş dağlarından başlayıp Hakkari sınırlarında biter. Yoğun geçen iş stresinden sonra büyük şehirlerden yaz mevsiminde kısa süreli tatil yapmak için en iyi seçenekler arasındadır. Sıcağı seven bir iklime sahip olduğundan insanlar hafif giyinmeye alışkındır.


Akdeniz Bölgesinin Özellikleri


Ülkemizin coğrafik konumunda Güney yarım küresinin en altında bulunmaktadır. Akdeniz denizi boyunca sınırları baştan sona uzanır. Akdeniz ile sınır komşusu olduğu için illerde tarım alanları bol mahsul vermektedir. Bu mahsuller köy ahalisi tarafından yetiştirilip ülkemize kazandırılsa'da köy halkının gelecek kurma nedeni ile kentlere göç etmesinden dolayı yerini makineler almıştır. Çok kalabalık illerden oluşmayan bölgede huzur biraz daha yüksek orandadır. 8.000.000 rakamını aşan nüfusu ile toplamda 8 ilden oluşmaktadır. Bu iller Batıdan Doğu'ya doğru kültürel, fiziksel, yöresel ve geleneksel anlamda birbirlerinden gittikçe farklılaşmaktadır. Antalya'da yemeklerde acı tüketimi düşük seviyede iken Adana ülkemizin en çok acı tüketilen şehridir. Zaten sürekli bu iki şehrin kıyaslanmasının sebebi halk arasında Antalya ve Adana bölümü olarak Akdeniz'in bölümlenmesidir. Kuzeyinde İç Anadolu, Doğusunda Güneydoğu Anadolu, Batısında Ege Bölgesi ile komşudur. Akdeniz Bölgesinde gür olmayan ve orta boyutlardaki bitki örtüsüne sahip platolar bulunmaktadır. Akdeniz Bölgesi Türkiye'de turizmin, maden zenginliklerinin ve tarımın öncüsüdür. Her alanda ülke ekonomisine hatırı sayılır derecede fayda sağlamaktadır. Maden zenginlikleri arasında Krom ve Barit madeninde rezervlerin tümünü bu bölge karşılamaktadır. Tarım alanında ise meşhur Pamuk burada yetişir. Pamuk çiftçiliği ve turunçgil kaynakları Akdeniz'de bolca yetişmektedir. Ortalama sıcaklığı senenin neredeyse her döneminde 10 derecenin üstünde olduğu için Kar ve Yağmurun az rastlandığı bölgelerden biridir.

Hayat şartları Karadeniz bölgesindeki gibi çetin olan bir iklim ile bağdaşmaz, kolaydır. Denize mesafe uzaklaştıkça dağların daha uzun olmasından dolayı araziler gittikçe engebeli hale gelmektedir. Aynı zamanda düzensiz bir arkeolojiye sahip olmasından ötürü bazı yerlerde tüneller ile bazı bölgelerde ise düz yollar ile ulaşım sağlanabiliyor. Bölgede denize paralel bir şekilde uzanan platolar çok fazla ve peşi sıra gelmektedir. Bu durumdan dolayı Akdeniz Bölgesinde araçların düzgün bir şekilde seyretmesi için tüneller inşa edilmiştir. Sürekli olarak bir eğim içerisinde seyreden bölgenin Orta Toroslar bölümü daha düzensizdir. Platoların yanı sıra manzara açısından çok önemli olan akarsular'da doğa anada düzensiz yerleşmişlerdir. Bölgede baskın olarak yaz mevsimi görüldüğünden dolayı Seracılık'ta bir numara haline gelmiştir. Seracılığın verdiği etki pazarlara'da çokça rastlamaktadır. Bölgede açılan pazarlarda farklı mevsimlerde yetişen meyve ve sebzeleri rahatlıkla kanlı canlı bulabiliyorsunuz. Bölgedeki iklim koşulları sadece tarımı değil doğal bitki örtüsünü'de etkilemiştir. Yaz ayında Batı ve Orta Toros dağlarına uzak ve denize paralel platoların bitki örtüsü kurumaya her sene dahada yüz tutmaktadır. Turizmin incisi olan Muğla'nın bazı önemli ilçeleri'de Akdeniz bölgesine girmektedir.

Bölgenin içerdiği 8 ilin her biri kendisine has özelliklere sahip olduğu için yemek kültürü inanılmaz geniştir. Zeytinyağlı Piyaz yemeğinden Adana kebabına kadar Türkiye'nin en geniş mutfağına sahiptir. Her damak tadına uygun yemeği bulabileceğiniz yerde meşhur yemekler arasında ise Tantuni, Şırdan ve Mumbar başta gelmektedir. Hint okyanusundan faydalanan Akdeniz sınırlarını Afrika kıtasına kadar çizmektedir. Coğrafi konum olarak üç kıtanın kaynaklarından'da faydalandığı için ülkeler nezdinde politik bir öneme sahiptir. Akdeniz'de yaşayan ve düzenli olarak avlanıp sofralarımızda olan başlıca balık türleri; Çipura, Akya balığı, Lüfer Balığı ve Levrek Balığı'dır. Bu balık türlerinin yanı sıra okyanus olmaya yakın olduğu için Köpekbalığı gibi büyük türlerde görünmektedir. Süveyş Kanalı yapılmadan önce Akdeniz'de insanların beslenebileceği doğru düzgün bir balık türü yoktu. Fakat kanal açıldıktan sonra Kızıldeniz'in balık türleri bu denize akın ettiğinden beri Akdeniz'de yaşayan bir çok göçmen balık türü meydana gelmiştir. Bu sayede artık bölgenin yanı başında deniz olmasına rağmen balık olmaması sorunu çözülmüştür.


Nüfus ve Yüzölçümü
8.706.005
NÜFUS SAYISI
89.493 km2
YÜZ ÖLÇÜMÜ
Antalya bölgenin en turistik şehri ve Adana ise en büyüğüdür. Toplamda 4 milyon nüfusu ile bu iki şehir bölgenin toplam nüfusunun yarısını oluşturmaktadır.

Akdeniz Bölgesi Haritası
Akdeniz Bölgesinde 8 il bulunmaktadır. Adana Bölgesi kısmında Hatay, Osmaniye ve Kahramanmaraş ve Antalya Bölgesinde ise Burdur, Isparta ve Mersin vardır.


Akdeniz Bölgesinin Enleri


Yazın sıcağında kavrulan Akdenizlilerin ikliminde gökyüzünde bulut oranı Türkiye'deki en azdır. Güneşi kabak gibi tamamen görebilirsiniz, gökyüzünü bir yere uzanıp seyretmek istediğinizde sadece maviyi seyretmeniz büyük ihtimaldir. Yaz mevsimi Türkiye'de en erken tarihte Akdeniz Bölgesinde başlar ve diğer bölgelere göre daha geç biter. Yıllık ortalama sıcaklığa baktığımızda aslında en sıcak bölge Akdeniz Bölgesidir. Hatta Adana ilimiz sosyal medya'da güneşin kavurucu sıcağına dayanamayıp güneşe ateş eden bir insanı ile tanınmaktadır. Antalya sıcağında ise güneşe ateş etmek yerine güneş kreminizi sürüp bir şezlong kiralayıp keyfini çıkartabilirsiniz. Mevsimlerdeki iklim koşulları elverişli olmadığı için Türkiye'deki en gelişmiş seracılık bu bölgededir. Turunçgiller ve yer fıstığının ülkemize rezerv edilmesinde 1. sırada gelmektedir. Ekonomide çok büyük yarar sağlayan Boksit, Krom ve Kükürt madenleri milyonlarca ihracat ile 1. sıradadır. Ayrıca ülkemizde çok sevilen ve bolca tüketilen Muz meyvesi sadece Akdeniz Bölgesinde yetişmektedir. Başka hiçbir bölgede elverişli olmadığı için ithal edilen muzların belli bir kısmının yükünü bölge sayesinde hafifletmektedir. Köy nüfusu en az olan bölgedir. Bunun getirisi olarak üretilmeye müsait olan meyve ve sebzelerin tarım alanları olsa dahi doğal bir biçimde yetiştirecek çiftçi olmamasıdır. Ülkemizin ekonomisine katkıda bulunmak için Akdeniz bölgesinde merkezlerden köylere insan gönderme çalışmaları sürdürülmektedir. Aslında bakarsak ekonomiye Endüstri, Tarım ve Madencilik alanında Akdeniz bölgesinin çok büyük bir etkisi yoktur. Fakat bölgedeki turizm sayesinde illerin ve ilçelerin tamamı kendi getirisini karşılayabilmektedir.



Akdeniz Bölgesinin En Popüler Şehirleri


Turizmin başkenti olan bölgedeki illerin gezi rehberlerini aşağıdaki bölümden okuyabilirsiniz.

Muğla

Mersin

Antalya

Hatay

Isparta

Burdur


Tuesday 29 March 2022

Türkiye'nin en iyi kütüphaneleri

 

Millet Kütüphanesi

İstanbul İli, Fatih İlçesi sınırları içerisinde, takvimler 1916 yılını gösterirken kurulan “Millet Kütüphanesi”, Feyzullah Efendi Medresesi’nde konumlandırılmıştır.

Ali Emiri Efendi isimli tarihi şahsiyetin on altı bin kitabını bağışlaması ile kurulan “Millet Kütüphanesi”, zaman içinde bağışlanan eserler sayesinde sekiz bin el yazması, yirmi bin Osmanlıca harflerle basılmış toplamda otuz bin kitaplık bir koleksiyona sahiptir.

Bunca kitabı barındıran nadide bir kütüphane olmanın dışında müze vasfı da taşıyan “Millet Kütüphanesi” koleksiyonunda, Osmanlı ferman ve beratlar, Arapça süreli yayınlar, Sultan İkinci Mahmut tarafından yazılan levhalarda sergilenmektedir.

Tarih 1993 yılına denk geldiğinde “araştırma kütüphanesi” hüviyetini eline alan Millet Kütüphanesi’nde “Dewey onlu Sistemi” isimli sisteme göre meydana getirilmiş kataloglar kullanılmaktadır. Bu sistemin yanı sıra eski kitaplara ait el yazması ve basma listelerde kullanılan envanter kayıt sistemleri arasındadır.

2000 senesinde restorasyona giren “Millet Kütüphanesi” eserleri, tadilat esnasında Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne nakledilmiştir. 2008 yılının yirmi dört Mayıs’ında da dönemin Turizm ve Kültür Bakanı’nın katıldığı merasimle yeniden hizmete giren “Millet Kütüphanesi”, Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nden geri getirilen eserleri ile ziyaretçisine kapılarını sonuna kadar açmıştır.

Diğer tüm el yazması eserlerin sergilendiği kütüphanelerde olduğu gibi Millet Kütüphanesi’nde de el yazması eserlerin dijital ortama aktarılma işlemi başarı ile tamamlanmıştır. Sergilenen matbu evrakların dijital ortama aktarılma çalışması nihayetlendirildiğinde “Millet Kütüphanesi” tamamen elektronik ortamda hizmet vermeye başlayacaktır.

Kaşgarlı Mahmut tarafından kaleme alınan ilk Türkçe sözlük olan “Divanu Lügat’it Türk” isimli eser Millet Kütüphanesi koleksiyonunun en nadide parçaları arasındadır. Türk Tarihi bakımından da oldukça nitelikli bilgiler sunan bu sözlük ziyaretçilerin ilgi odağı halindedir.


Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi

İstanbul ili Fatih İlçesi sınırları içerisinde bulunan Lale Semti’nde on sekizinci asırda inşa edilmiş olan “Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi” , yirmi bin insanın hayatını kaybettiği 1999 Marmara Depremi’nde aldığı ufak çaplı hasar nedeni ile geçici olarak hizmet vermemektedir.

“Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi”, Osmanlı devletinin ünlü sadrazamlarından ve divan şiiri sanatçılarından olan Koca Ragıp Paşa tarafından inşa edilen külliyenin bir parçası olarak yapılmıştır. Bazı kaynaklarda işaret edilen bilgiye göre “Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi” mimarı Tahir Ağa isimli mimardır ama bu bilgi hiçbir şekilde doğrulatılamamıştır.

Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi’nin okuma salonu olarak tabir edilen kısmının çatısı yerden yaklaşım on üç metre yüksekliğinde bir kubbe ile örtülüdür. Kubbenin dayandığı kolon vasfındaki sütunlar ise demir parmaklıklarla çevrilidir. Bu salon, Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi’nin en büyük kitap istifhanesidir. Bu istifhanede üç adet ahşaptan imal edilme kitap dolabı yer alır. “Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi” duvarları on sekizinci asrın nadide çinileri ile bezenmiştir.

“Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi” koleksiyonu ilk etapta Sadrazam Ragıp Paşa’nın bağışladığı bin adetlik el yazması kitap ile oluşturulmuştur. Daha sonra bağışlarla geliştirilen koleksiyon, dört yüz kırk yedi cilt kitap Yahya Tevfik Medresesi’nden, iki yüz yedi cilt kitap Yeni Medrese’den, yüz yetmiş iki cilt kitap Musalla Medresesi’nden aktarılarak genişletilmiştir.

Genelde sözel bilimlere ait eserlerin bulunduğu “Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi”, geneli Arapça dilinde yazılmış kitaplardan oluşmaktadır. Yaklaşık on iki bin kitabın bulunduğu “Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi” koleksiyonunun, bin iki yüz yetmiş dört adedi el yazması, bin yedi yüz dört adedi eski harfle basma eserlerden oluşmaktadır. Geri kalan kitapların tamamı ise yeni derlemelerden meydana gelmektedir.

Kütüphanenin içinde bulunduğu külliyedeki Sıbyan Mektebi ( İlkokul )uzun süre eğitim amacı ile kullanılıp bir müddet sonrada kısa süreliğine “Kütüphaneler Tasnif Komisyonu Bürosu” olarak değerlendirilmiştir. Takvimler 1954 yılını işaret ederken de bu bina çocuk kütüphanesi halini almıştır.

Koca Ragıp Paşa, kütüphanenin hizmete açılmasından kırk gün sonra vefat etmiştir. Türbesi ise kütüphanenin de bulunduğu külliyenin bahçesinde yer almaktadır.

Süleymaniye Kütüphanesi’ne bağlı olarak hizmet veren kütüphanenin restorasyonuna maalesef on bir yıl sonra 2010 tarihinde başlanmıştır.


Atıf Efendi Kütüphanesi

Osmanlı Devleti Siyasi tarihinde “Köprülüler Devri” olarak bilinen dönemde, Köprülü Mehmet Paşa’nın mahdumu Köprülü Fazıl Ahmet Paşa tarafından yapılan ve ilk kendine ait binaya sahip kütüphane vasfındaki Köprülü Kütüphanesi’nin ardından aynı özellikleri taşıyan ikinci Kütüphane “Atıf Efendi kütüphanesi” isimli kurumdur. Padişah Birinci Mahmut zamanında baş defterdarlık görevinde bulunmuş olan şair Atıf Mustafa Efendi emeği ile on sekizinci yüzyılın sonlarında şimdiki Vefa semtinde inşa edilmiştir.

Tüm gelirleri ve nasıl idare edileceği kuruluş senedinde belirtilmiş olan “Atıf Efendi Kütüphanesi”, bünyesinde görevlendirilmek üzere üç hafız-ı kütub, bir mücellit, bir suyolcu, bir şeyhü’l kurra, bir farraş ve bir marangoz tayin edilmiştir.  Toplam sekiz kişinin istihdam edildiği kütüphanenin yanında inşa edilmiş olan “meşruta ev” (lojman), “Hafız-ı Kütüb” rütbesi ile çalışan personelin zorunlu olarak ikamet etmesi gereken yer olarak belirlenmişti. Ayrıca “Hafız-ı Kütüb” olarak nitelendirilen kişiler haftanın beş günü açık olan kütüphanede namaz kıldırma ve müezzinlik yapma işleri ile de yükümlülerdi.

Kütüphanenin hizmet verdiği bina on sekizinci yüzyıl Osmanlı Sivil Mimari sanatının tüm ayrıntılarına ayna tutan Türk Barok tekniğinin en naçizane temsillerindendir. Kütüphane binasının girişinde bulunan mermer kitabede ise kütüphaneden faydalanma koşulları ve hizmet etme koşulları yazılıdır. Kütüphanenin hizmete sokulma amacı vakıf senedinde “…talebe-i ulumun ifade ve istifadesi mülahazasıyle…” cümlesi ile açıklanmıştır. Vakıf senedi uyarınca kütüphane çalışanları dindar kişiler tarafından tayin edilecek ve görevlerini vekalete devredemeyeceklerdir. Babadan oğula görev devrine de sıcak bakılmayan kütüphane kuralarında bu durum kesin bir dille açıklanmıştır. Kopyalama, çoğaltma ve yararlanma amacı ile dahi kütüphane hizmet binası dışına kitap çıkarılamayacağı belirtilen vakıf senedinde, kütüphaneye ismini veren Atıf Efendi’nin bağışladığı kitapların tam listesi de belirtilmiştir.

Kütüphane binasının girişinde küçük bir “hafız-ı kütüb” odası, altıgen olarak inşa edilmiş okuma salonu ve bu salondan girilen bir kitap istifhanesi bulunur. Binanın altı ise birçok kitabın saklandığı bir mahzendir. Toplamda iki salon ve salonların açıldığı beş odadan oluşan “Ali Atıf Efendi Kütüphanesi”, ziyaretçilerine hizmet vermek için yeterli fiziki konuma sahip değildir. Kalorifer sistemi ile ısınması sağlanan beş odasının metrekareleri toplamı seksen beştir. İki adet salonundan büyük olanı yüz seksen yedi metrekare, küçük olanı ise yüz otuz iki metrekaredir. Son tadilatı takvimler 1992 yılını gösterirken yapılan “Ali Atıf Efendi Kütüphanesi”, ciddi bir onarım geçirmezse çürümeye terk edileceği yadsınamaz bir gerçektir.

Açıldığı gün envanterinde iki bin sekiz yüz elli yedi kitap barındıran “Ali Atıf Efendi Kütüphanesi”, kitap koleksiyonunu zamanla büyütmüştür. Osmanlı Döneminde yaşamış birçok edebiyat sanatçısı kitaplarını bu kütüphaneye bağışlamışlardır.

Bugün bünyesinde yirmi beş bin dokuz yüz beş cilt kitap bulunduran “Ali Atıf Efendi Kütüphanesi”, üç bin iki yüz yirmi sekiz tane el yazması, altı bin üç yüz elli sekiz tane Osmanlıca dilinde basılmış esere ev sahipliği yapmaktadır.

Günümüzde beş kişilik kadrosu ile hizmet veren “Ali Atıf Efendi Kütüphanesi”, Süleymaniye Kütüphanesi’ne tabi olarak hizmet vermektedir. “Ali Atıf Efendi Kütüphanesi”, içerisinde bulunan el yazması eserler için elektronik ortama aktarma çalışmaları henüz başlatılmamıştır.


IRCICA Kütüphanesi

İslam Konferansı Teşkilatı isimli kurumun kültürel organı kimliği ile faaliyetlerini devam ettiren IRCICA, Türkiye çalışmalarını, hükümet tarafından kendilerine tahsis edilen “Yıldız Sarayı” içindeki Çit Kasrı, Silahhane Binası, Seyir Köşkü, Yaveran Binası isimli dört binada gerçekleştirmektedir. Amaçları arasında; İslam Kültürü’nün diğer medeniyetler tarafından tanınması, İslami sanatların tüm dünyaya yayılabilmesi konuları bulunan IRCICA, bünyesinde bir adet kütüphane ihtiva etmektedir.

İnternet üzerinden tüm koleksiyonuna erişilebilir olan “IRCICA Kütüphanesi”, tüm dünya coğrafyasında bugüne kadar yaşamış olan İslam topluluklarının; kültürel, sınai, ekonomik alandaki hal, vaziyet ve gelişmelerini konu alan basılı materyallerden meydana gelmektedir.

Bin dört yüz altmış adet süreli yayın, altmış bin adet ciltlenmiş kitap, dört bin adet gri yayın, yüz seksen altı adet el yazması eser ve bin haritadan oluşan koleksiyonunun yanı sıra, kütüphanenin kaynakları bakımından gelişmesini isteyen kişilerin kişisel koleksiyonları da IRCICA Kütüphanesi içeriğini oluşturmaktadır.

Kitap ve harita arşivleri dışında, otuz beş bin adet fotoğraftan hasıl olan ve “Yıldız Albümleri” olarak isimlendirilen arşivde; 1800’lü yılların sonu ve 1900’lü yılların başında çekilmiş ve İslam Ülkeleri hakkında fikirler veren kareler bulunmaktadır. Bu fotoğraf albümleri  haricinde, yakın tarihte zulüm gören İslam Devletleri’ne ait “zulmün belgeleri”  konulu fotoğraflarda yakın zamanda sergilenen eserler arasında yer alacaktır.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi


İstanbul İli, Fatih İlçesi, Eminönü semtinde bulunan İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin arşivhanesi olarak adlandırılabilecek “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi” ve müze binası, dönemin ünlü mimarlarından “Aleixandre Vallaury” önderliğinde inşa edilmiştir. Devrin padişahı Sultan İkinci Abdülhamit döneminde, on dokuzuncu yüzyılın hemen başında açılan müzede imparatorluğa ait kitapların sergilenmesi için bir kütüphane bölümü oluşturulmasına karar verilmiştir.  Söz konusu kütüphane ise “Hazine Dairesi” olarak adlandırılan bölümün yan tarafında tesis edilmiştir.

On dokuzuncu yüzyılın sonlarında kurulmuş olan “Müze-i Hümayun” adı ile temelleri atılan “Arkeoloji Müzesi” ,yurdumuzun arkeolojik açıdan ilerleme kaydetmesi yönünden önemli bir mihenk taşıdır. “İstanbul Arkeoloji Müzesi” bünyesinde kurulan “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi” ise1840 – 1922 yılları arasında ele geçirilen arkeolojik belgelerden oluşturulmuş bir koleksiyona sahiptir. Sayısı yüz elli bini bulan el yazması kaynak, önemli arkeolojik çalışmaların raporlarını ve ön hazırlık dönemini anlatır.

Hemen hemen beş yüz metrekarelik bir alana kurulu olan “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi” koleksiyonun hatırı sayılır kısmı, Osman Hamdi bey isimli kişinin satın alma sureti ile elde edindiği kitaplardan oluşmaktadır. Genelde arkeolojik çalışmalarla alakalı eserleri ihtiva eden kütüphane, yine hakim olduğu konulara dair süreli yayınları ve ilgi alanı dışında kalan bilim dallarına yönelik kitapları da barındırmaktadır.

Birçok önemli edebiyat sever tarafından nadide koleksiyonların da bağışlandığı “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi”, dahilinde araştırma yapmak İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü tarafından verilecek müsaade kapsamında gerçekleşebilmektedir.


İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi

Bilimsel tarihi araştırmaların ışığında, yurdumuzun önemli üniversitelerinin başında gelen “İstanbul Üniversitesi’nin tarihi”; İstanbul’un Fatihi, Fatih Sultan Mehmet emri ile on beşinci yüzyılda kurulan medreseye kadar uzanmaktadır. Bu kanıya varılmasının en önemli sebebi ise şuan “İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi” olarak hizmet veren kurumun koleksiyonunda on beşinci yüzyıla ait el yazması eserlerin bulunuyor olmasıdır.

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından, takvimler 1928 yılını işaret ederken gerçekleştirilen “harf devrimi” isimli inkılaptan sonra kabul edilen latin alfabesi ile basılmış kitaplarda “İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi” koleksiyonuna dahil edilmiştir. Ardından 1934 yılında yürürlüğe giren “Basma yazı ve eserleri derleme yönetmeliği” uyarınca yurdun dört bir yanından toplanan eserler “İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi” bünyesine devredilmiştir. Yapısı ve muhteviyatı itibarı ile bilinen en eski üniversite kütüphanesi olma hüviyetini de elinde tutar.

1933 senesine kadar “Darülfünun Kütüphanesi” ismi ile anılan kurum, bahsedilen tarihte yapılan “üniversite reformu” sayesinde “İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi” ismi ile hizmet vermeye devam etmiştir. Aslında bir mimar olan fakat ülke sınırları dışında kütüphanecilik yüksek lisansı yapan Hasan Fehmi Ethem Karatay isimli kişi bu kütüphanenin ilk idarecisi olma unvanını elde etmiştir.

Günümüzde İstanbul Üniversitesi’ne bağlı tüm birimlerin ferdi kütüphaneleri ile ortaklaşa çalışan kurum, nitelik ve nicelik bakımından diğer tüm üniversite kütüphanelerinden birkaç adım ileridedir. Buna rağmen dijital ortama tam anlamı ile geçişi sağlanamamıştır.