Tuesday 29 March 2022

Türkiye'nin en iyi kütüphaneleri

 

Millet Kütüphanesi

İstanbul İli, Fatih İlçesi sınırları içerisinde, takvimler 1916 yılını gösterirken kurulan “Millet Kütüphanesi”, Feyzullah Efendi Medresesi’nde konumlandırılmıştır.

Ali Emiri Efendi isimli tarihi şahsiyetin on altı bin kitabını bağışlaması ile kurulan “Millet Kütüphanesi”, zaman içinde bağışlanan eserler sayesinde sekiz bin el yazması, yirmi bin Osmanlıca harflerle basılmış toplamda otuz bin kitaplık bir koleksiyona sahiptir.

Bunca kitabı barındıran nadide bir kütüphane olmanın dışında müze vasfı da taşıyan “Millet Kütüphanesi” koleksiyonunda, Osmanlı ferman ve beratlar, Arapça süreli yayınlar, Sultan İkinci Mahmut tarafından yazılan levhalarda sergilenmektedir.

Tarih 1993 yılına denk geldiğinde “araştırma kütüphanesi” hüviyetini eline alan Millet Kütüphanesi’nde “Dewey onlu Sistemi” isimli sisteme göre meydana getirilmiş kataloglar kullanılmaktadır. Bu sistemin yanı sıra eski kitaplara ait el yazması ve basma listelerde kullanılan envanter kayıt sistemleri arasındadır.

2000 senesinde restorasyona giren “Millet Kütüphanesi” eserleri, tadilat esnasında Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne nakledilmiştir. 2008 yılının yirmi dört Mayıs’ında da dönemin Turizm ve Kültür Bakanı’nın katıldığı merasimle yeniden hizmete giren “Millet Kütüphanesi”, Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nden geri getirilen eserleri ile ziyaretçisine kapılarını sonuna kadar açmıştır.

Diğer tüm el yazması eserlerin sergilendiği kütüphanelerde olduğu gibi Millet Kütüphanesi’nde de el yazması eserlerin dijital ortama aktarılma işlemi başarı ile tamamlanmıştır. Sergilenen matbu evrakların dijital ortama aktarılma çalışması nihayetlendirildiğinde “Millet Kütüphanesi” tamamen elektronik ortamda hizmet vermeye başlayacaktır.

Kaşgarlı Mahmut tarafından kaleme alınan ilk Türkçe sözlük olan “Divanu Lügat’it Türk” isimli eser Millet Kütüphanesi koleksiyonunun en nadide parçaları arasındadır. Türk Tarihi bakımından da oldukça nitelikli bilgiler sunan bu sözlük ziyaretçilerin ilgi odağı halindedir.


Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi

İstanbul ili Fatih İlçesi sınırları içerisinde bulunan Lale Semti’nde on sekizinci asırda inşa edilmiş olan “Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi” , yirmi bin insanın hayatını kaybettiği 1999 Marmara Depremi’nde aldığı ufak çaplı hasar nedeni ile geçici olarak hizmet vermemektedir.

“Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi”, Osmanlı devletinin ünlü sadrazamlarından ve divan şiiri sanatçılarından olan Koca Ragıp Paşa tarafından inşa edilen külliyenin bir parçası olarak yapılmıştır. Bazı kaynaklarda işaret edilen bilgiye göre “Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi” mimarı Tahir Ağa isimli mimardır ama bu bilgi hiçbir şekilde doğrulatılamamıştır.

Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi’nin okuma salonu olarak tabir edilen kısmının çatısı yerden yaklaşım on üç metre yüksekliğinde bir kubbe ile örtülüdür. Kubbenin dayandığı kolon vasfındaki sütunlar ise demir parmaklıklarla çevrilidir. Bu salon, Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi’nin en büyük kitap istifhanesidir. Bu istifhanede üç adet ahşaptan imal edilme kitap dolabı yer alır. “Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi” duvarları on sekizinci asrın nadide çinileri ile bezenmiştir.

“Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi” koleksiyonu ilk etapta Sadrazam Ragıp Paşa’nın bağışladığı bin adetlik el yazması kitap ile oluşturulmuştur. Daha sonra bağışlarla geliştirilen koleksiyon, dört yüz kırk yedi cilt kitap Yahya Tevfik Medresesi’nden, iki yüz yedi cilt kitap Yeni Medrese’den, yüz yetmiş iki cilt kitap Musalla Medresesi’nden aktarılarak genişletilmiştir.

Genelde sözel bilimlere ait eserlerin bulunduğu “Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi”, geneli Arapça dilinde yazılmış kitaplardan oluşmaktadır. Yaklaşık on iki bin kitabın bulunduğu “Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi” koleksiyonunun, bin iki yüz yetmiş dört adedi el yazması, bin yedi yüz dört adedi eski harfle basma eserlerden oluşmaktadır. Geri kalan kitapların tamamı ise yeni derlemelerden meydana gelmektedir.

Kütüphanenin içinde bulunduğu külliyedeki Sıbyan Mektebi ( İlkokul )uzun süre eğitim amacı ile kullanılıp bir müddet sonrada kısa süreliğine “Kütüphaneler Tasnif Komisyonu Bürosu” olarak değerlendirilmiştir. Takvimler 1954 yılını işaret ederken de bu bina çocuk kütüphanesi halini almıştır.

Koca Ragıp Paşa, kütüphanenin hizmete açılmasından kırk gün sonra vefat etmiştir. Türbesi ise kütüphanenin de bulunduğu külliyenin bahçesinde yer almaktadır.

Süleymaniye Kütüphanesi’ne bağlı olarak hizmet veren kütüphanenin restorasyonuna maalesef on bir yıl sonra 2010 tarihinde başlanmıştır.


Atıf Efendi Kütüphanesi

Osmanlı Devleti Siyasi tarihinde “Köprülüler Devri” olarak bilinen dönemde, Köprülü Mehmet Paşa’nın mahdumu Köprülü Fazıl Ahmet Paşa tarafından yapılan ve ilk kendine ait binaya sahip kütüphane vasfındaki Köprülü Kütüphanesi’nin ardından aynı özellikleri taşıyan ikinci Kütüphane “Atıf Efendi kütüphanesi” isimli kurumdur. Padişah Birinci Mahmut zamanında baş defterdarlık görevinde bulunmuş olan şair Atıf Mustafa Efendi emeği ile on sekizinci yüzyılın sonlarında şimdiki Vefa semtinde inşa edilmiştir.

Tüm gelirleri ve nasıl idare edileceği kuruluş senedinde belirtilmiş olan “Atıf Efendi Kütüphanesi”, bünyesinde görevlendirilmek üzere üç hafız-ı kütub, bir mücellit, bir suyolcu, bir şeyhü’l kurra, bir farraş ve bir marangoz tayin edilmiştir.  Toplam sekiz kişinin istihdam edildiği kütüphanenin yanında inşa edilmiş olan “meşruta ev” (lojman), “Hafız-ı Kütüb” rütbesi ile çalışan personelin zorunlu olarak ikamet etmesi gereken yer olarak belirlenmişti. Ayrıca “Hafız-ı Kütüb” olarak nitelendirilen kişiler haftanın beş günü açık olan kütüphanede namaz kıldırma ve müezzinlik yapma işleri ile de yükümlülerdi.

Kütüphanenin hizmet verdiği bina on sekizinci yüzyıl Osmanlı Sivil Mimari sanatının tüm ayrıntılarına ayna tutan Türk Barok tekniğinin en naçizane temsillerindendir. Kütüphane binasının girişinde bulunan mermer kitabede ise kütüphaneden faydalanma koşulları ve hizmet etme koşulları yazılıdır. Kütüphanenin hizmete sokulma amacı vakıf senedinde “…talebe-i ulumun ifade ve istifadesi mülahazasıyle…” cümlesi ile açıklanmıştır. Vakıf senedi uyarınca kütüphane çalışanları dindar kişiler tarafından tayin edilecek ve görevlerini vekalete devredemeyeceklerdir. Babadan oğula görev devrine de sıcak bakılmayan kütüphane kuralarında bu durum kesin bir dille açıklanmıştır. Kopyalama, çoğaltma ve yararlanma amacı ile dahi kütüphane hizmet binası dışına kitap çıkarılamayacağı belirtilen vakıf senedinde, kütüphaneye ismini veren Atıf Efendi’nin bağışladığı kitapların tam listesi de belirtilmiştir.

Kütüphane binasının girişinde küçük bir “hafız-ı kütüb” odası, altıgen olarak inşa edilmiş okuma salonu ve bu salondan girilen bir kitap istifhanesi bulunur. Binanın altı ise birçok kitabın saklandığı bir mahzendir. Toplamda iki salon ve salonların açıldığı beş odadan oluşan “Ali Atıf Efendi Kütüphanesi”, ziyaretçilerine hizmet vermek için yeterli fiziki konuma sahip değildir. Kalorifer sistemi ile ısınması sağlanan beş odasının metrekareleri toplamı seksen beştir. İki adet salonundan büyük olanı yüz seksen yedi metrekare, küçük olanı ise yüz otuz iki metrekaredir. Son tadilatı takvimler 1992 yılını gösterirken yapılan “Ali Atıf Efendi Kütüphanesi”, ciddi bir onarım geçirmezse çürümeye terk edileceği yadsınamaz bir gerçektir.

Açıldığı gün envanterinde iki bin sekiz yüz elli yedi kitap barındıran “Ali Atıf Efendi Kütüphanesi”, kitap koleksiyonunu zamanla büyütmüştür. Osmanlı Döneminde yaşamış birçok edebiyat sanatçısı kitaplarını bu kütüphaneye bağışlamışlardır.

Bugün bünyesinde yirmi beş bin dokuz yüz beş cilt kitap bulunduran “Ali Atıf Efendi Kütüphanesi”, üç bin iki yüz yirmi sekiz tane el yazması, altı bin üç yüz elli sekiz tane Osmanlıca dilinde basılmış esere ev sahipliği yapmaktadır.

Günümüzde beş kişilik kadrosu ile hizmet veren “Ali Atıf Efendi Kütüphanesi”, Süleymaniye Kütüphanesi’ne tabi olarak hizmet vermektedir. “Ali Atıf Efendi Kütüphanesi”, içerisinde bulunan el yazması eserler için elektronik ortama aktarma çalışmaları henüz başlatılmamıştır.


IRCICA Kütüphanesi

İslam Konferansı Teşkilatı isimli kurumun kültürel organı kimliği ile faaliyetlerini devam ettiren IRCICA, Türkiye çalışmalarını, hükümet tarafından kendilerine tahsis edilen “Yıldız Sarayı” içindeki Çit Kasrı, Silahhane Binası, Seyir Köşkü, Yaveran Binası isimli dört binada gerçekleştirmektedir. Amaçları arasında; İslam Kültürü’nün diğer medeniyetler tarafından tanınması, İslami sanatların tüm dünyaya yayılabilmesi konuları bulunan IRCICA, bünyesinde bir adet kütüphane ihtiva etmektedir.

İnternet üzerinden tüm koleksiyonuna erişilebilir olan “IRCICA Kütüphanesi”, tüm dünya coğrafyasında bugüne kadar yaşamış olan İslam topluluklarının; kültürel, sınai, ekonomik alandaki hal, vaziyet ve gelişmelerini konu alan basılı materyallerden meydana gelmektedir.

Bin dört yüz altmış adet süreli yayın, altmış bin adet ciltlenmiş kitap, dört bin adet gri yayın, yüz seksen altı adet el yazması eser ve bin haritadan oluşan koleksiyonunun yanı sıra, kütüphanenin kaynakları bakımından gelişmesini isteyen kişilerin kişisel koleksiyonları da IRCICA Kütüphanesi içeriğini oluşturmaktadır.

Kitap ve harita arşivleri dışında, otuz beş bin adet fotoğraftan hasıl olan ve “Yıldız Albümleri” olarak isimlendirilen arşivde; 1800’lü yılların sonu ve 1900’lü yılların başında çekilmiş ve İslam Ülkeleri hakkında fikirler veren kareler bulunmaktadır. Bu fotoğraf albümleri  haricinde, yakın tarihte zulüm gören İslam Devletleri’ne ait “zulmün belgeleri”  konulu fotoğraflarda yakın zamanda sergilenen eserler arasında yer alacaktır.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi


İstanbul İli, Fatih İlçesi, Eminönü semtinde bulunan İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin arşivhanesi olarak adlandırılabilecek “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi” ve müze binası, dönemin ünlü mimarlarından “Aleixandre Vallaury” önderliğinde inşa edilmiştir. Devrin padişahı Sultan İkinci Abdülhamit döneminde, on dokuzuncu yüzyılın hemen başında açılan müzede imparatorluğa ait kitapların sergilenmesi için bir kütüphane bölümü oluşturulmasına karar verilmiştir.  Söz konusu kütüphane ise “Hazine Dairesi” olarak adlandırılan bölümün yan tarafında tesis edilmiştir.

On dokuzuncu yüzyılın sonlarında kurulmuş olan “Müze-i Hümayun” adı ile temelleri atılan “Arkeoloji Müzesi” ,yurdumuzun arkeolojik açıdan ilerleme kaydetmesi yönünden önemli bir mihenk taşıdır. “İstanbul Arkeoloji Müzesi” bünyesinde kurulan “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi” ise1840 – 1922 yılları arasında ele geçirilen arkeolojik belgelerden oluşturulmuş bir koleksiyona sahiptir. Sayısı yüz elli bini bulan el yazması kaynak, önemli arkeolojik çalışmaların raporlarını ve ön hazırlık dönemini anlatır.

Hemen hemen beş yüz metrekarelik bir alana kurulu olan “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi” koleksiyonun hatırı sayılır kısmı, Osman Hamdi bey isimli kişinin satın alma sureti ile elde edindiği kitaplardan oluşmaktadır. Genelde arkeolojik çalışmalarla alakalı eserleri ihtiva eden kütüphane, yine hakim olduğu konulara dair süreli yayınları ve ilgi alanı dışında kalan bilim dallarına yönelik kitapları da barındırmaktadır.

Birçok önemli edebiyat sever tarafından nadide koleksiyonların da bağışlandığı “İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi”, dahilinde araştırma yapmak İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü tarafından verilecek müsaade kapsamında gerçekleşebilmektedir.


İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi

Bilimsel tarihi araştırmaların ışığında, yurdumuzun önemli üniversitelerinin başında gelen “İstanbul Üniversitesi’nin tarihi”; İstanbul’un Fatihi, Fatih Sultan Mehmet emri ile on beşinci yüzyılda kurulan medreseye kadar uzanmaktadır. Bu kanıya varılmasının en önemli sebebi ise şuan “İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi” olarak hizmet veren kurumun koleksiyonunda on beşinci yüzyıla ait el yazması eserlerin bulunuyor olmasıdır.

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından, takvimler 1928 yılını işaret ederken gerçekleştirilen “harf devrimi” isimli inkılaptan sonra kabul edilen latin alfabesi ile basılmış kitaplarda “İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi” koleksiyonuna dahil edilmiştir. Ardından 1934 yılında yürürlüğe giren “Basma yazı ve eserleri derleme yönetmeliği” uyarınca yurdun dört bir yanından toplanan eserler “İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi” bünyesine devredilmiştir. Yapısı ve muhteviyatı itibarı ile bilinen en eski üniversite kütüphanesi olma hüviyetini de elinde tutar.

1933 senesine kadar “Darülfünun Kütüphanesi” ismi ile anılan kurum, bahsedilen tarihte yapılan “üniversite reformu” sayesinde “İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi” ismi ile hizmet vermeye devam etmiştir. Aslında bir mimar olan fakat ülke sınırları dışında kütüphanecilik yüksek lisansı yapan Hasan Fehmi Ethem Karatay isimli kişi bu kütüphanenin ilk idarecisi olma unvanını elde etmiştir.

Günümüzde İstanbul Üniversitesi’ne bağlı tüm birimlerin ferdi kütüphaneleri ile ortaklaşa çalışan kurum, nitelik ve nicelik bakımından diğer tüm üniversite kütüphanelerinden birkaç adım ileridedir. Buna rağmen dijital ortama tam anlamı ile geçişi sağlanamamıştır.


No comments:

Post a Comment